Sugar Rush
Sugar Rush adı bile insanı gülümsetiyor. Hani böyle “bırak stresini, al eline bir lolipop, çevir bakalım ne olacak” tadında. Ama bu oyunda sadece tatlılar değil, çarpanlar da uçuşuyor ekranın her bir köşesinde. Renkli mi renkli, ama çocuk oyuncağı sanma. Altında öyle bir sistem var ki, yakalayan dümdüz kasayı patlatır. Hem de öyle sessiz sedasız değil, gürültülü coşkulu!
İlk defa Slotter ’da açtım bu oyunu. Açarken de şöyle bir iç geçirdim. Dedim, “hadi bakalım, tatlıların peşinden gidelim.” Gittik ama öyle çilek, jelly falan derken çarpanlar geldi çat diye. Bi’ baktım, ekran kararıyor aydınlanıyor. Dedim, bu işte bir hikmet var.
Şeker tadında ama ciddi kazanç vadeden bir oyun bu. Yani görselliğine aldanma. Çocukça görünüyor diye dalga geçen çok oldu ama sonra hepsi “kaç x aldın be abi!” diye sorar hale geldi.
Sugar Rush’ın alametifarikası şu: her patlayan sembolde arkada bir iz bırakıyor. O iz kaldıkça, yeni bir patlama olduğunda çarpan geliyor. İlk başta anlamıyorsun belki ama sonra bir bakmışsın ekrandaki her yer çarpan dolmuş. “Eyvah! Bu iş büyüyecek” diyorsun.
Bonus’a girersen… işte orası tam ziyafet. Spin sayısı az gibi gelir ama doğru zamanda, doğru patlamalarla büyük çarpanlara ulaşmak mümkün. Hele o x128’i görünce insan ister istemez koltuğunda doğruluyor. Çünkü orası artık ciddi iş.
Ve Slotter’da oynamanın avantajı? Her şey stabil. Ne kasıyor, ne donuyor. Girdiğin gibi renkli dünyaya düşüyorsun. Zaten tatlı grafikleri görünce bir mutlu oluyorsun. Bi’ de kazandırmaya başlarsa? O zaman asıl eğlence başlıyor.
Sugar Rush öyle bir oyun ki, “ufak başlayayım, 10-15 spin atar çıkarım” dersin. Ama sonra o arka plandaki çarpanlar göz kırpar sana. “Biraz daha kal be” der gibi. Sen de kalırsın.
Her döndürmede acaba bu kez o çarpan yeri tutar mı diye beklersin. Tatlı bir heyecan var. Ve bazen tutuyor… hem de öyle güzel tutuyor ki, “bugün işte bu oyunla başladı” diyorsun.
Ben Slotter’da oynarken her seferinde bu hissi yaşıyorum. Güveniyorsun. Hem siteye, hem oyuna. Her şey açık net. Kaybederken bile “olsun ya, keyifliydi” dedirten cinsten. Çünkü burada olay sadece para değil. Görsel bir şölen, şekerli bir kaçış noktası.
Şöyle bir gerçek var ki, Sugar Rush ilk bakışta fazla tatlı duruyor. Ama bu tatlılığın altında gerçek bir savaş dönüyor. Semboller birbiriyle çarpışıyor, ekranın her köşesi aktif hale geliyor. Çarpanlar öyle kolay kolay verilmiyor ama bir başladın mı… arkası geliyor.
Ve işin ilginci, bu kadar sevimli bir temanın bu kadar ciddi kazançlar potansiyeline sahip olması. “Aman çocuk oyunu bu” diyenler, sonra çarpanları görünce susuyor.
Slotter sayesinde bu oyunu keşfetmiş biri olarak net söylüyorum: bu oyunun havası başka. Kendi atmosferi, kendi ritmi var. Bağımlılık yapar mı? Yapar. Ama tatlı tatlı yapar.
Sugar Rush, sadece şeker değil. Aynı zamanda umut. Belki de hayatın bir köşesinde, en tatlı anda gelir büyük kazanç. Belki bir lolipop döner, ardından x128 patlar. Kim bilir? Belki de kazanmak, bazen en sevimli yerde saklıdır.
Bak şimdi... Hot to Burn öyle öyle bir isim ki, daha başlamadan içini ısıtıyor. Dedim,…
Bak... sana bir şey anlatıcam. Hani hayatta bazı şeyler var ya, "Dokundun mu yakar" tarzında...…
Bazen oyunların da karakteri olur. Hani böyle seni ya yorar ya sarar... Gems Bonanza? O…
Hayat bazen pembe saçlı, kanatlı bir anime kızına bakarken anlam kazanır. Abarttım mı? Belki biraz.…
Bazı oyunlar vardır, adını duyarsın ve anlarsın. Hiç kıvırmaz. Ne bekliyorsan onu verir. Fire Hot?…
Şimdi şöyle bir şey var dostum… Bazı oyunlar vardır, başına oturduğunda “bi' beş dakika bakayım”…