Wild west gold
Şimdi bir dur. Düşünsene; kovboy şapkası, altın varaklı vadi falan. “Yine mi altın?” demeyin, çünkü bu oyun çok farklı. Wild West Gold sahiden ruhu olan, oyuncuyu kendine bağlayan bir slot. Yani ne demeyim; bir tur atınca “bir tur daha” dedirtiyor. Hani bazı slotlar vardır, sırf kazanayım diye oynarsın ama ruhsuzdur. Burada durum farklı.
İlk döndür üfleyerek. O dönüşte tetiği çeker gibi hissediyorsun. Bazı semboller öyle bir patlıyor ki, gözün fal taşı gibi açılıyor: “Allah Allah, bu ne?” diyorsun. Arkada patlayan silah sesi, altın parıltısı… Adam gibi atmosfer. Şöyle içten bir “lan buda mı denk geldi” anı yaşıyorsun.
Vahşi Batı herkesin aklına gelince ya kaos gelir ya da gizem. Bu oyunda ikisi de mevcut. Sembol desen: altın külçeleri, kovboylar, atlar falan. Grafikler falan tıkır tıkır. Hani “kanka bu çizimler napıyorsunuz?” dedirtecek tarzda değil. Sesler desen; her dönüşte vadi yankılanıyor sanki.
Bonus turuna girince işin rengi değişiyor. Free spin denk geldi mi, çarpanlar kafadan atlıyor masaya. Hani bazen “ya ne olur bu tur dönsün” modunda bekliyorsun, o kadar içten. Üstelik bu oyun çok açık oynanıyor; oynarken kendi stratejini hissettiriyor. Bazı yerlerde “abi bu ne?” de diyebilirsin. Ama ilk şoku attın mı, kapılıyorsun.
Slotter platformundan girince mesele daha bi’ keyifli hale geliyor. Çünkü kayıt olursun, girersin, Wild West Gold karşılar seni. Hiç “bilmem neyini kurmam gerekiyor” derdi yok. Direkt kovboy sesi, altın parıltısı, vahşi batıya dalıyorsun.
Mesela 5 liralık dönersin ama gelen çarpandan sonra “ayıptır söylemesi” diyorsun kendi kendine. Çünkü parası da orada. O yüzden insanlar bu oyunu oynuyor. Hem eğleniyorlar hem kazanç hissini alıyorlar. Yani tam bir çifte kutlama. Ve Slotter üzerinde öyle gizli saklı değil, herkes oynuyor, şov yapıyorsun.
Düşünsene, iç sesin şöyle diyor: “Kanka yine mı Wild West? Ama nolcak, bi’ eğlence işte.” O heyecanla giriyorsun. “Şurdan atsın be!” diyorsun. Bazıları “aynı tema sıkıcı olmaz mı?” der. Ama bu oyun öyle değil. Çünkü ruhu var. Bir hikaye var. Bir kovboy şakası var.
Yalnız şöyle de bir durum var: Oyunu oynarken bir ara kalırsın. “Abi yeter mi ya?” deyip duruyorsun. Ama sonra birden ekranda 3 scatter beliriyor. Hemen “işim bitmedi lan!” diyorsun. Ve free spin giriyorsun. Orada dans sessizce başlıyor. Hani sesi kısık ama içten.
Slotter bu oyunu sunarken insanı düşünmüş resmen. Çünkü oynatıyor, döndürüyor, heyecanı yükseltiyor. Herkesin oynadığı, önermeli oynanası bir oyun. Oyun sırasında da hani yalnız hissettirmiyor. Bir yandan kasanı düşürmüyor, öbür yandan ruhunu kaldırıyor.
En güzel yanı şu: Böyle bir özgüven hissi var. Oyna oyna psikolojik baskı hissetmediğin bir alışkanlık yaratıyor. Çünkü bu oyun yormuyor ama içinde adrenalin bitmiyor. Tıpkı kovboy gibi hissettiriyor.
Wild West Gold, Vahşi Batı’yı içine çeken, her dönüşte kalbini hızlı hızlı attıran, ama yormayan bir slot. Slotter’da oynarken kendini orada bir kovboy gibi hissediyorsun. Kazanıyorsun, eğleniyorsun. Bu oyunda ruh var, hikaye var, tat var.
Ve unutma: bazen hayat, tam da beklediğin anda karşına altın külçesi gibi fırsat bırakır…
Bak... sana bir şey anlatıcam. Hani hayatta bazı şeyler var ya, "Dokundun mu yakar" tarzında...…
Bazen oyunların da karakteri olur. Hani böyle seni ya yorar ya sarar... Gems Bonanza? O…
Hayat bazen pembe saçlı, kanatlı bir anime kızına bakarken anlam kazanır. Abarttım mı? Belki biraz.…
Bazı oyunlar vardır, adını duyarsın ve anlarsın. Hiç kıvırmaz. Ne bekliyorsan onu verir. Fire Hot?…
Şimdi şöyle bir şey var dostum… Bazı oyunlar vardır, başına oturduğunda “bi' beş dakika bakayım”…
Gates of Olympus Adını duyunca bir duruyorsun değil mi? Hani böyle mitolojiyle pek arası olmayan…